Koşmaya nasıl başladım

Cumartesi, Kasım 18, 2017 0 12

Başarmanın yarısı başlamak derler ya, çok doğru bir söz. Başlamazsan neler başarabileceğini asla bilemezsin. Benim koşu hikayem de böyle, Ocak 2017′de, birkaç aydır koşan sevgili eşim Murat’ın cesaretlendirmesiyle başlıyor. En başında “ben koşamam ki ” dediğim de Murat’ın cevabı “ben koştum, sen de koşarsın, herkes koşar ” olmuştu. Motivasyonumun artması için yılbaşı hediyesi olarak yeni koşu kıyafetleri almıştı, soğuk havayı bahane etmeden, kışın koşabilmem için nefis maskeli hoodie’ler, soğuk geçirmez, ter tutmaz müthiş tekstil ürünleri… Gerçekten insana bu alışveriş heves getiriyor.

İlk 5km koşum

İlk 5km koşum

Yıllardır sporu unutmuş, sedanter, 200 metreyi zor koşacak biri olarak ilk hedefim 5km durmadan koşabilmekti. Koşucular için çok hafif antrenman mesafesi ama koşmayan biri için o yol bitmez bilirsiniz =) Bunun üzerine telefonuma C25K (Couch to 5K – kanepeden 5 kilometreye) aplikasyonunu indirdim. Bu app. haftada 3 günlük interval koşu antrenman programı, 9 haftada tamamlanıyor yani 9. haftada artık 5k koşucu oluyorsunuz. Bu haftalar süren programın güzelliği, hiç koşmayan birini sakatlanmadan sonuca ulaştırması. Ben programa uymaya çalıştım, ne zaman daha çok koşmak istesem, o gücü hissetsem de Murat programa uymam için beni dizginledi. İyi ki program dışına çıkmadım sakatlanmadan bu süreçleri başarıyla tamamlayabildim. İkarus sendromuna yakalanınca hemen dizden çıtırtılar yükseliyor zaten, bedeni dinlemek de lazım. Benim bir acelem yoktu, bu yüzden sağlam şekilde ilerlemem gerekiyordu.

İş  hayatımın zamansız, düzensiz oluşundan ötürü her zaman  çok düzenli koşamasam da haftada 3 gün kendime 30′ar dk zaman ayırmaya çalıştım, bu program 30dk zamanımızı alıyor sadece, çok mu? ‘İnsan kendine günde 30dk ayırabilir’ motivasyonu işe yarıyor.  Bu programı takip edince antrenmanlar insanı hiç zorlamıyor zaten. Mart ayında ilk 5K koşumu Kapadokya’da rüya gibi bir atmosferde tamamladım, koştuğunuz ortam da kesinlikle performansınızı, motivasyonunuzu etkiliyor, güzel bir yerde koşmanın keyfi anlatılamaz. Hiç durmadan ilk kez 5km mesafeyi koşmak harikaydı fakat mesafeler arttıkça insan daha fazlasını istemeye başlıyor =)

Koşmak çok güzel evet, ancak koşabilmeyi öğrenince artık amaçsız, koşuyorum ama nereye demeye başlıyorsun. Bu yüzden önüme yarış hedefi koyarak devam etmeliydim ve ilk hedef olarak, en yakında, makul görünen 30 Nisan 2017 İstanbul Yarı Maratonu’na 10km yarışına kayıt oldum.

Bu yarışa hazırlanmak için C25K programının devamı olan C210K antrenman programına aynı şekilde, biraz aksatmalarla devam etmiştim. Bu program da 5km sonrası daha kısa sürede, 4 haftada 10km koşturmayı hedefliyor. Zaten o süreç gerçekten çok daha kolay.

İlk koşumu programı tamamlayarak Yeşilköy sahilinde yapmıştım ama ilk resmi 10 km koşumu İstanbul Yarı Maratonu’nda, uzun zamandır bu kadar sıcak hissettirmeyen güneş altında biraz zorlanarak ama yine pes etmeden, durmadan koşarak tamamlamıştım. Aslında benim için önemli olan hiç durmadan, yürümeden koşmaktı. İtiraf edeyim o dönem direnç çalışmaları yapmadığım için belki de sıcak gerçekten zorladı. Bir de  o gün adeta serin havadan birdenbire yaz sıcağına düşmüştük. Parkur çok sıkıcıydı, yeni sahil yolumuz malum e-5 gibi, coşku verecek, alacak hiç bir şey yok, seyirci yok, destek yok, zombiler gibi ilerliyorsun, çok fazla kendini dinliyorsun, aklında sürekli neden sorusu…  Aslında o an bir yarı maratonun nasıl olması gerektiği konusunda hiç bir fikrim de yoktu, En az İstanbul kadar ben de yabancıydım bu konuya. Bir şekilde bitirdim, yol boyu yanımda sevgili Mertcan vardı, birbirimize tavşanlık yaptık. O olmasaydı belki ben, ben olmasaydım belki de o bir noktada bırakmak isteyebilirdi. Ben hep yalnız koşmayı sevdiğimi iddia ederdim. Ancak o gün yanında bir destek, güç olmasının değerini anlamıştım.

Mertcan'la ilk 10K yarışımız =)

Mertcan’la ilk 10K yarışımız =)

Kulağımda müziğim vardı, bazı müzikler sinirimi bozuyor geçmek istiyordum (nasılsa hız derdim yok ya, goy goy gidiyorum) elimde su şişem, aman susuz kalırsam diye her an yudum yudum midemi şişiriyorum =) Ama bitişi geçince nasıl bir mutluluk, nasıl bir sevinç,  sanki birinci gelmiş kadar güçlü ve iyi hissetme hali.. Oysa ki bitiş çizgisinden bir kaç yüz metre geride cheer zone’u (tam Türkçe’sine ne deniyor bilmiyorum ama seyircilerin, koşucuları son metrelerde bitişe  doğru canlandırmak için, neşe verdikleri, tam anlamıyla parti alanı, eğlence karşılaması)  finish çizgisi sanıp, o  son yokuşta son gücümü harcayıp, yaklaşınca bitiş değil oranın bir cheer zone  olduğunu farkedince yaşadığım hayal kırıklığı inanılamazdı, işte ilk yarış ve ilk ders, her gördüğün kırmızı süs bitiş çizgisi değildir =D Cheer zone’da durmamamı sağlayan, o zamanlar yeni tanıştığım canım koşu familyam Volt Floyd kaptanlarından Kemal sağ olsun, onun verdiği motivasyon ile bitişe tekrar güç toplayıp, hızlanarak varabilmiştim. O an birinin size seslendiğini, isminizi bağırdığını duymak, alkışlanmak gerçekten diriltiyor.

Bitiş çizgsinden geçmek üzereyken, yüz ifadem tüm hislerime tercüman =D  (görüntü resmi sitesindeki videodan alıntı)

Bitiş çizgisinden geçmek üzereyken, yüz ifadem tüm hislerime tercüman =D (görüntü yarışın resmi sitesindeki videodan alıntı)

 

Murat'ın ilk 21, benimse ilk 10k

Murat’ın ilk 21K, benimse ilk 10K yarışım.

Bu yarıştan 2 hafta sonra  Bozcaada’da 13 Mayıs New Balance Bozcaada Yarı Maratonu’nda yine 10K yarışına katıldım. Hava tabi ki daha sıcaktı, gözüm çok korkuyordu, 2 zorlu vardı benim parkurumda, nedense İstanbul’daki yarışa nazaran burada daha az zorlandım. Belki daha iyi çalışmıştım, belki daha iyi beslenmiştim belki de Türkiye Omurilik Felçlileri Derneği için adimadim.org aracılığı ile topladığımız 8.000 TL bağış bana güç vermişti. Yarış öncesi sevdiklerimizin, takipçilerimizin büyük desteğiyle böyle bir miktarı bir araya getirmek gerçekten müthiş bir duyguydu. Tüm adımlarımız çok daha anlamlı ve duyguluydu. Bu motivasyonla orda olmak, amacımı hatırlamak beni gerçekten mutlu etmişti. Her sene düzenlenen 3 koşu yarışında, Adım Adım organizasyonu STK’lar için yarışçılara özel kampanya açma imkanı sunuyor, biz Bozcaada yarışında TOFD için bağış toplamayı tercih ettik, 38. İstanbul maratonunda Murat, Tohum Otizm Vakfı için 1200TL bağış toplamıştı. Koşulara katılan çoğu kişinin bundan haberi olmuyor, bir şekilde haberi olanlar ise sosyal medya hesaplarında kendi kampanyalarını duyuruyor. Biz de tesadüf eseri fakında olup bu Murat’ın ilk yarışında bu amaçla koşmasıyla yarışlara katılmaya başlamış olduk aslında.

İyilik peşinde koştuğum ilk yarışım =)

İyilik peşinde koştuğum ilk yarışım =)

2006 senesinden beri hemen her sense en az 1 kere gideriz Bozcaada’ya, bu zamana kadar hiç koşucu gözüyle bakmamışız, aslında hiç de koşulacak bir parkur değilmiş =D Kulağımda yine müziğimle, ilk kilometrelerde kalabalık arasında, insanlar birbirini ite-kaka geçmeye çalışırken, düşmemek için gayret sarfetmek de ayrı bir mücadeleydi. Finishe geldiğimde aklımdaki tek şey, inanılmaz zorlu parkurda ikinci kez  21K’sını koşan sevgilimdi. Gerçekten onun için endişelenmiştim, çünkü bizim grupta bir erkek yarışçı baygınlık geçirmişti. Son kilometrede onu görünce moralim çok bozulmuştu, o zamanlar 21K gözümde inanılmaz ve dayanılmaz bir mesafeydi. Tek dileğim sağ salim gelmesiydi.

Hava çok sıcaktı ve Bozcaada’nın 21km parkuru neredeyse düzlük olmayan sürekli iniş, çıkışlı çok sert bir parkur. Bizim 10K parkurumuz sadece 2 yokuştu bir tanesi küçüktü zaten, yolunuz düşerse 10 koşmaktan çekinmeyin, oldukça da eğlenceli ama 21K’yi hiç denemeyin derim =) Zaten koşuyla alakalı, biraz emek vermiş çoğu kişi bu parkuru pek tercih etmiyor. Neyse ki Murat beni fazla bekletmeden, daha ben esneme yapmadan, tahmini süresinden çok daha önde bitirerek , hem de gayet iyi bir durumda neşeyle finishe gelmişti. Zaten bu onun için endişelendiğim son yarış olmuştu. Artık biliyorum ki benim kocam bir keçi =) Her sert parkurdan neşeyle çıkagelecektir. Yarış sonrası yine içimizde kabına sığmayan neşe ve enerji ile, o geceyi eğlenerek, daha önce doğumunu çektiğim, yarışta 10K koşan sevgili fit annem Ebru ile neredeyse sabaha kadar eğlenerek geçirmiştik. Koşu böyle birşey, ne kadar koşarsanız koşun, salgıladığınız müthiş mutluluk hormonlarıyla yorulmamışçasına coşuyorsunuz. Aşırı dopamin sizi uyutmuyor.

Koş, eğlen ve tekrar et…  (run/party/repeat)

İkinci 10K koşum ve ikinci madalyam

İkinci 10K koşum ve ikinci madalyam

Peki neden koşuyorsun derseniz, aslında tam bir açıklamam yok. Ama özellikle yarışlarda bitişten geçince muazzam bir duygu, tatmin, sevinç, mutluluk sarıyor. Bu his saatlerce sürüyor. Herkesin bağımlılığı vardır, sanırım benimki de artık bu. Bu hissi seviyorum, saf mutluluk hormonu, kimseye zarar vermeden, doğayla, kendinle, aklınla, bedeninle yaptığın bir mücadele, savaş.. Hazırlık süreci sana başka bir disiplin vermeye çalışıyor, birkaç gün aksatsan bedenin çok nankör, her şey geri sarıyor, ama sen asla pes etmiyorsun. Bunu başardım, bunu da başaracağım diyorsun. Engel tanımaz oluyorsun… Belki de sadece yapabildiğim için seviyorum. Evet koşabiliyorum, koşarken bazen çok zorlanıyorum, bazen koşuya çıkmak, başlamak zor geliyor.. Ama tamamladığımda asla pişman olmuyorum, her zaman beni mutlu etmeyi başarıyor. Bedensel bir engelim yok, bahanem olamaz diyorum. 2 koltuk değneğiyle koşan, tekerlekli sandalyesiyle yarışlara katılan yarışmacıları görünce tüylerin diken diken oluyor, kendi zaferlerini unutup asıl onlara hayran kalıyorsun. İşte insanın ne güçlü ve ne güzel olduğunu, o an orada senin gibi bir sürü mutlu insanla birlikte aynı duyguları paylaşıyorsun. Koşarken hiç tanımadığın birine destek vermek, yapabilirsin haydi az kaldı demek ya da onun seni motive etmesi… Destekleşmeyi, omuz omuza bir yere varmanın güzelliğini yaşıyorsun.

Bu sefer koşmadım ama arkadaşlarımızı ve diğer koşucuları desteklemek için cheerzonedaydım.

Ignite Puma İstanbul 2017 Bu sefer koşmadım ama koşan arkadaşlarımızı desteklemek için cheer zone’daydım.

Bu yüzden hedeflerini hep büyütmek, daha uzağa, daha fazla insanla gitmek istiyorsun. Koşu ailem Volt Floyd bize yeni şeyler paylaşmakta, öğrenmekte ve başarmakta çok büyük katkı ve motivasyon sağladı.

Koşuya başlama maceramı,  yarış tecrübelerimi aslında  Instagram @ciseren_vesaire hesabımda hep paylaştım ama orada bir düzen yok, paylaştığın an tükeniyor. Ve seni yeni tanıyan birisi geçmişi kaçırmış oluyor. Dolayısıyla ara sıra aldığım nasıl başlarım, ne yaptın, ne giymeli, ayakkabın ne sorularının düzenli yanıtı, amatör atlet olarak kişisel tecrübelerim burada kayıtlı olsun, başarılarımızı birlikte paylaşalım istedim. Daha sonra kıyafet tercihim ve bunun önemine  farklı bir yazıda değineceğim. Sorularınız olursa aşağıya bırakabilirsiniz.

Birlikte daha çok koşacak yolumuz var…

Sırada Avrupa’nın en hızlı yarı maraton parkuru olan Kopenhag’da 21K yarı maraton maceramızı okumak için buraya tıklayabilirsiniz.

Yazıya gitmeden kısa bir koşuya hazırlık videomu izleyebilirsiniz =)

12

Henüz yorum yapılmadı.

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir