Güney Amerika seyahatimizin en heyecanlı, en çok beklediğimiz kısmı Iguazu’ydu. Buenos Aires’ten uçakla Iguazu’ya minicik bir havaalanına iniş yapıyorken tropik iklim etkisi hemen farkettiriyor, alabildiğine fosforlu yeşil yağmur ormanları gözlerimizi kamaştırıyor, cennete mi geldik diyorum. Arjantin Iguazu Uluslararası Havaalanın’dan otobüsümüzle Brezilya sınırına gidiyoruz. Iguazu üç ülkenin kesişme noktası. Paraguay, Arjantin ve Brezilya. Şelalelerin büyük çoğunluğu Arjantin tarafında, dolayısıyla en iyi manzara Brezilya tarafından görülebiliyor. Paraguay tarafında şelale yok sadece üç ülkeyi bölen Parana nehir geçiyor. Biz de bu yüzden Brezilya’ya Iguazu milli parkına yol aldık.
Sınırdan geçerken ardımızda Arjantin, karşımızda Brezilya solumuzda Paraguay uzanıyor. Arjantin tarafı Puerto Iguazu, Brezilya tarafı ise Foz de Iguaçu olarak geçiyor. İki tarafı bir köprü birleştiriyor. Korkulukları Arjantin ve Brezilya bayrakları renginde boyanmış köprüden geçip Brezilya sınırına, yağmur ormanlarının içine doğru giriyoruz. Olağanüstü bir bitki örtüsü bizi karşılıyor…
UNESCO dünya mirası listesine alınan Iguazu milli parkı, isimlerini dahi bilmediğimiz canlı ve bitki çeşitliliğine sahip. Milli parka geldiğimizde rakunun akrabası Koatiler bizi karşıladı. Elinizde tuttuğunuz her şeyi yemek sanıyorlar, biraz obur hayvanlar. Birşey uzatırsanız parmağınızla beraber kapabilir, dikkat etmek gerekir. Şirin koatilerle biraz vakit geçirdikten sonra milli park içerisindeki yürüyüş parkurunda yürümeye başlıyoruz.
Her adımda karşımıza çıkan onlarca irili ufaklı toplamda yaklaşık 275 tane olan şelaleleri seyretmek ve fotoğraf çekmek için sık sık duruyoruz. Yağmur ormanının tam ortasındayız, haliyle çok nemli ve sıcak bir hava var, biraz da şelalelerin sprey etkisiyle ıslanıyoruz. Bunun için üzerimize İstanbul’dan kullan at yağmurluklar getirmiştik, gerçekten çok işimize yaradı, eğer yanınızda getirmediyseniz seyyar satıcılar imdadınıza yetişiyor. Karşı kıyıda görünen sayısız şelale ise yeşilliklerden, bereket gibi fışkırıyor adeta. Gerçekten büyüleyici bir manzara. Hayretle durup durup seyrediyorum bu doğa harikasını. Yol boyunca çeşit çeşit, renk renk, kocaman kelebekler bizlere eşlik ediyor. Hatta parmağıma konan kelebek ile 1 kilometreyi beraber yürüdük =) Kelebekler insanların tenindeki tuza gelirlermiş, bunu öğrenene kadar kendimi seçilmiş hissediyordum
Bir kaç kilometre sonra meşhur Şeytan Gırtlağı’na (Garganta del Diablo/Devil’s Throat) geliyoruz. İşte burası tarifi pek mümkün olmayan bir yer. 80 metreden akan su öyle hiddetli ki, coşkuyla akan şelalenin rüzgarı yüzümde, uğultusu kulaklarımda, gözlerimi kamaştırmış, beni resmen hipnotize ediyor. Ne fotoğraf çekmek, ne de konuşmak istiyorum. Sadece sevdiğimin ellerinden tutup bu manzarayı seyrediyorum. Dakikaları saymak istemiyor, yolun ucunda bizi bekleyenler varmış umursamıyorum. Zaman benim için o an, orada durdu adeta. Yaklaştıkça daha çok ıslanıyoruz, yaklaştıkça şelalenin kükreyen coşkusunu daha çok hissediyoruz. Verdiği duyguları tarif etmek güç ama orada doğanın ihtişamını, üstünlüğünü, kusursuzluğunu, ulaşılmazlığını, heybetini görüyorum. İnsanın acizliğini, küçüklüğümü iliklerime kadar ürpererek hissediyorum. Müthiş bir ses, müthiş bir kuvvetin kıyısındayım.
Şeytan Gırtlağı’nda bir süre kaldıktan ekolojik trene atlayıp milli park içerisinde gezintiye çıkıyoruz. Nehir kenarına kadar iniyoruz. Burada bot turları ile nehirde şelalelerin altına girip bol bol ıslanacağınız heyecanlı bir gezintiye katılabilirsiniz. Hemen bir bota atlıyoruz, şansımıza botun en önüne oturuyoruz, bu keyfimizi ikiye katlıyor. Ve kaptan şelalerin altına kadar sürüyor botu.. O seyirine doyamadığımız şelalelerin içindeyiz, rüzgarı nefesimizi kesiyor. Mutlaka ama mutlaka bir de bu açıdan şelalelere bakmak gerekiyor, bambaşka bir deneyim.
Ölmeden görülmesi gereken yerlerden bir tanesinin daha üzerini çizdik ama benim kalbim tamamiyle orada kaldı. Buenos Aires ve Rio de Janeiro’ya tekrar gitmek yerine başka yerleri keşfetmeyi tercih ederim ya da bu ülkelerin başka şehirlerini gezmek için tekrar ister miyim bilemiyorum. Ama sadece Iguazu’ya tekrar gidip 10 günlüğüne yağmur ormanlarının ortasında bir yerde konaklamayı çok isterim. Orman içerisinde çok güzel oteller var ancak fiyatları oldukça yüksek. Hava kararınca bu otellerde bahçeye çıkmak yasak. Çünkü jaguarından, pumasına adını bile belki bilmediğimiz bir sürü amazon yırtıcı hayvanına rastlamak mümkünmüş. Böyle bir yerde kalmak muhteşem bir deneyim olurdu. Ve her gün milli parka gidip yağmur ormanlarının doğal buhar banyosuyla cildinize bakım yaparken, olağanüstü doğanın tadını çıkartmak güzel de bir içsel ve tensel detox olurdu =) Güzellik konusuna girmişken, Iguazu’nun şebeke suyu pH oranı düşük olduğu için olağanüstü yumuşak ve cilde resmen bakım yapan, asla kurutmayan bir su. Şimdi bu suyu nasıl tarih edeyim… Yumuşacık bir yoğunluğu var, cildinize nemlendirici bir etki veriyor, sanki kremli bir duş jeli kullanmışsınız ve bir türlü durulayamıyormuşsunuz gibi, cildinizde kaygan nemlendirici bir etki veriyor. Bu suyu bırakıp akşam yemeği için hazırlanmak zor. Su tertemiz tabi ki, bol bol çeşmeden içilebilir.
Gelmeden önce burada çekeceğim fotoğrafların heyecanını yaşıyordum. Ekipman çantamı otobüsün eşya raflarına koymuştum. Oradan klimanın buz gibi havasıyla buz gibi olan makinem, otobüsten indiğimizde nemli tropik havayı alınca makinemin içi felaket buğu yaptı ve ben yol boyu bu gün için taşıdığım makinemle hiç birşey çekemedim =D Ama zaten şelalelere yaklaştıkça su geçirmez kılıf olmadan çekim yapmak mümkün değil. Şeytan Gırtlağında sadece GoPro’yla çekim yapabildik, onun dışında seyahatlerde kullandığımız Sony a7 ile birkaç poz ve video çektik.
Biz ne yazık ki Iguazu’da bir gün kalabildik, tabi ki bu kadar etkilendiğim bir yere doyamadan ayrıldık. Bence en az 2 gün burada dolu dolu geçirilmesi gerekir. Dünyanın en büyük şelaleler topluluğuna ev sahipliği yapan bu yağmur ormanları, insan hayatında göreceği en etkileyici doğa harikalarından bir tanesi.
Doğaya ve İguazu’ya doyamadan ayrılıp karnaval için Rio de Janeiro’ya uçuyoruz. Rio Karnavalı ve Rio de Janeiro yazısı için buraya tıklayabilirsiniz.
12
Kasım 21, 2016
O kelebegin gelip sana konmasi kac puan? Seytan girtlaginda bir melek ❤️ Seviyoruzzz
Kasım 22, 2016
Gercekten cennet en cok gitmek istedigim yerlerin basinda, ne guzel yansitmissiniz. Kaleminize ve gozunuze saglik Ciseren Hanim